Ailevi – Genetik Geçişli Prostat Kanserleri
AİLEVİ-GENETİK GEÇİŞLİ (IRSÎ) PROSTAT KANSERLERİNİN ÖZELLİKLERİ
İnsanlarda birtakım hastalıkların, özellikle kanserin genetik olarak geçtiği şeklinde yaygın bir algılama vardır. Özellikle aileden birisinde kanser varsa bunun çocuklarına da genetik olarak geçebileceği endişesi yaygındır. Bu konuyla ilgili çok soruyla karşılaşıyoruz. Bugünkü bilgilerimiz çerçevesinde gerek kanser hastalıkları gerekse kanser dışındaki birtakım hastalıklarda genetik geçiş olabildiği doğrulanmıştır. Ancak ailede bir fertte kanser olduğunda, daha sonraki nesillerde bunun yüzde yüz genetik geçişi olacağı şeklindeki algılama yanlıştır. Ailede bir fertte kanser hikayesi var olduğunda, örneğin baba prostat kanseriyse ya da prostat kanserinden ölmüşse bu durumla ilgili ”pozitif aile hikayesi var” tabirini kullanırız.
Pozitif aile hikayesi olan birinin prostat kanseri olma ihtimali, aile hikayesi negatif olanlara göre yüksek midir? İşte tecrübelerim ışığında birçok kişi için peşinen ”evet” olarak yanıtlanacağını tahmin ettiğim bu soruya aşağıdaki araştırma sonuçlarıyla ışık tutmaya çalışacağım.
Öncelikle ailevi prostat kanseri ile genetik geçişli prostat kanserinin aynı anlama gelmediğini belirtmek istiyorum. Ailevi prostat kanserlerinin bir kısmı genetik geçişli prostat kanseri olabilir, ama hepsinin genetik geçişli olduğunu düşünmek yanlıştır. Prostat kanserinin genetik geçişli olabilmesi için özel şartlar vardır, bunlar şöyle sıralanabilir:
1- Prostat kanserlerinin ortalama %10-20’sinde, pozitif aile hikayesine, yani ailesinde birinin (baba, kardeş ya da anne tarafından) prostat kanseri olduğu ya da prostat kanserinden öldüğü bilgisine rastlanmaktadır. Bunlar ailevi prostat kanserli grubuna girmekte ya da familyal hikaye (+) olarak değerlendirilmektedir.
2- Aile hikayesi pozitif olanları ailevi hikayesi olmayan (sporadik) prostat kanserlilerden ayırt etmenin zor olduğu; tetkik ve muayene ile tespit edilen özelliklerinin, bir anlamda PSA değeri, parmakla makattan muayene bulguları ile biyopsi sonuçlarının ve ortalama yaşam sürelerinin benzer olduğu bildirilmektedir. Bir anlamda ailesinde daha önce prostat kanserli birisinin olduğunu belirten bir prostat kanserli ile daha önce ailesinde prostat kanserli birisi olmadığını belirten bir prostat kanserlinin klinik özelliklerinin ve ortalama yaşam sürelerinin benzer olduğu kaydedilmektedir.
3- Bir başka araştırmada ise aile hikayesi pozitif prostat kanserlilerin ailevi hikayesi negatif prostat kanserlilerden ortalama 6-7 yıl önce, yani daha genç yaşta tespit edildikleri iletilmektedir.
Araştırmalara göre ırsî prostat kanserinin klinik şu 3 özelliği vardır:
I- Çekirdek ailede 3 ya da daha fazla bireyin bu hastalıktan etkilenmesi, yani ailede 3 ya da daha fazla kişide prostat kanseri olması,
II- Anne ya da baba tarafında önceki 3 kuşakta üç ya da daha fazla bireyde görülmesi,
III- Prostat kanserinin aileden 2 kişide 55 yaşından önce görülmesi
İşveç’teki kanser kayıtlarına göre yapılan çalışmada ailevi kanserler arasında en yüksek oranın prostat kanseri olduğu (%20.15), ikinci sırada meme kanseri (%13.58), üçüncü sırada da kolorektal kanserlerin (%12.80) geldiği belirtilmiştir. Genetik geçişi olmayan ya da düşük olan kanserlerde kanser sebebi olarak çevresel faktörlerin ve yaşam tarzının rolü daha ağır basmaktadır. Örneğin bugünkü bilgilerimize göre mesane kanserlerinde ırsî geçiş bilinmemektedir. Mesane kanserlerinde bilinen ana faktörlerin sigara, kimyasal maddeler gibi çevresel etkenler olduğu genel kabul görmektedir.
Yine İsveç kanser verilerine dayanarak 638.218 kişinin bulgularına göre prostat kanseri yönünden aile hikayesinde 1.derece akrabalardan ne kadar fazla sayıda kişi varsa ve bunların yaşı ne kadar genç ise (60 yaşından küçük) prostat kanseri riskinin o kadar arttığı bildirilmiştir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.